Bütün dünyada, sermayenin verimliğini artırmak için, insana ve doğaya verilen zararı göz önüne almaksızın yapılan hesaplamalar ve kamu düzenlemeleri, çalışanların yaşam koşullarını zorlaştırmakta ve kötüleştirmektedir.

Toplumsal yaşamımıza zarar veren konularda, ülke gerçeklerini göz önüne alarak, uygulanabilir çözümler üretmek ve daha iyi yaşam koşulları için mücadele etmek, sendikaların varlık sebeplerindendir.

Küresel olarak kazanılmış çalışan haklarının kaybedilmesi ve güvencesizleştirme gibi fiili durumlar çalışma hayatında kayıt dışılığı artıyor. Artan işsizlik ve göç ile birlikte, çalışanın güven duygusu yok ediliyor. Bütün bunlar, gelir dağılımının çalışanlar aleyhine bozulmasına yol açıyor.

Aynı anda pek çok ülkede, büyük rakamlar ile ifade edilen sorunlarla yüz yüze gelinmektedir. Bu sorunlar hızlı ve hacimsel olarak sürekli büyümektedir. Dünyada ve ülkemizde, sorunların toplumsal maliyetinin büyük kısmı doğrudan emekçilere fatura edilirken, işverenler kendi paylarına düşen kayıpları da yine çalışan kesime, yani biz emek sahiplerine yüklemektedir.

Çalışanlar, işyerlerindeki sorunlarla birlikte, yaşadıkları toplumun sorunlarıyla, tüm dünyadaki diğer çalışanlarla benzer şekilde karşı karşıya gelmektedir. Pandemi sonrası yaşanan küresel kriz, dünya ekonomisini yeniden şekillendirmiştir. Bundan dolayı, sendikamız, hem milletimizin hem üyelerimizin insanca yaşamaları için, iş yerindeki sorunların yanında ülke sorunlarıyla da ilgilenmek zorundadır.

Çalışanlarımız, birey olarak tek başlarına çözüm üretemeyecekleri pek çok toplumsal sorunla boğuşmaktadır. Özellikle alt gelir gruplarındaki çalışanlar, yoksulluk, çocuk işçiliği, insan ticareti, göç gibi küresel sorunlarla mücadelede kendi haklarının savunucusu olarak, üye oldukları sendikanın sorumluluk almasını beklemektedir.

İşgücü piyasasında emek aleyhine gelişen hareketlerin, neden ve sonuçlarının doğru değerlendirilmesi ve çalışan kitleler için, koruyucu önlemler ve politikalar üretilmesi sendikaların sorumluluğundadır. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi geleneksel politikalar ile mümkün değildir. Sendikaların mücadele yol ve yöntemlerini, değişen dünyaya uygun olarak geliştirmesi, politika üretmesi, kamuoyu oluşturması ve yasa koyucu güçleri işçi lehine hareket etmeye yönlendirmesi gerekmektedir.

Bugün ülkemizde toplumsal aidiyet yitimi, yoksulluktan öte bir kavramdır. Çalışanlar toplumda değerlerinin sorgulandığı bir duruma düşürülmüşlerdir. Toplumun saygıdeğer üyeleri olarak, yeniden itibarları iade edilmelidir.

İşte bunlar için değişim istiyoruz! Değişim şart, yenilik şart, yenilenme şart!

Geleneksel mücadele yolları ve savunma mekanizmalarını ile çalışanların hak kayıpları giderilememektedir. İşçinin haklarını savunma mekanizmalarının yeniden şekillendirilmelidir.

Bu nedenle sendikamızda öncelikle şunlar sağlanacaktır.

• Üyelerle birlikte karar alma mekanizmalarının kurularak yönetişimin sağlanması,
• Kurumsal yapının güçlendirilmesi ve değişimi yönetme potansiyeline sahip olması,
• Nitelikli kadroların istihdamı ve kadroların niteliğinin sürdürülebilir olması,
• Yapılan iş ve işlemlerin hesap verilebilir olması,
• Harcamalar ve kararların şeffaflık gereği paylaşılması

Kuracağımız istişare platformları ile üyelerin sorunlarının en iyi şekilde tespit edilmesi sağlanacaktır. Bununla birlikte çözümlerin uygulanması ve takibi ile değişim gerçekleşecektir.

Sendikamız, içinde yaşadığı toplum, çevre ve işyerlerinde her an, her şey ile irtibatlı olarak yerel ve küresel koşullar hakkında doğru bilgiye ulaşmak için bilinçli bir çaba harcayacaktır. Bu bilinçli çabanın ilk adımı paydaşlarımızla ve üyelerimizle iyi iletişimdir.

Bunun yolu, işçisi ile birlikte var olmanın, onlardan gelen sese kulak vermenin, ortak çabayla yol almanın yöntemidir.

Yalnızca belli bir grubun yada şahısların değil tüm üyelerin temsil edilmesi, ödenen aidatların denetlenebilmesi, sendika kaynaklarının eşit dağılımı için oy ver.